Ana içeriğe atla

Hayatın TersYüzü


Hayatı, sahip olduklarımıza rağmen neden bu kadar zorlaştırıyoruz? ...
Sahip olmak ile kastedilen ise, aslında hiçbir şeye sahip olmamak aynı zamanda... Çünkü sadece nesnelere sahip olabilir insan; o da sahiplik ise tabii...
Hayatımıza kattıklarımız demek daha doğru olur...  Ya da etkileşime girip içine dokunduğumuz dünya, o minik dünyamız da desem olur... Duygu dünyamız, desem de...

Dün bir animasyon filmi izledim; neşe ve üzüntü olmadan yasam anlamsız... Duygularımızın nasıl dunyalarimizi kurduğunu, nasıl kişilik adalarımızı oluşturup bizi biz yaptığını anımsadım tekrar bu animasyon film sayesinde... Belki de tam da gereken zamanda gereken uyarıyı yapmak için izlenmişti...
Yaşam sevincin öldüğü zaman, sevincini paylaşamadigin zaman veya üzüntülerini paylaşamadigin ya da en basiti ağlayamadığın zaman aslında en kötü zamanlardasın; hüzünlü ya da sıkıntılı olduğun zaman değil...

TersYüz adlı bu animasyon filminin bana yeniden hatırlattığı çok şey oldu; animasyon deyip geçmemek lazım... İnsanı yeniden insanla yuzlestiren nadir filmlerden...

Hayat da böyle izlenesi filmlerden aslında... Herkesin kendine bir rol biçtiği, engin dehlizlere sahip, başı sonu belli olmayan, kafa yakan filmlerden... Öğrenecek milyonlarca şey olan, sorgulatan, ağlatan, güldüren, kızdıran, tiksindiren, bazen sıkıcı bazen pür dikkat izlettiren, ne'me lazım bi film işte... Hem oyuncusu hem izleyicisi olduğumuz...  Bazen kendi oyunculuğumuza sövdüğümüz, bazen digerlerininkine, bazen de kurguya, yönetmene, hatta taa ısıkçısına... Bazen de hepsine teşekkür ettiğimiz... Hiçbiri olmasa bu filmin film olamayacağını bilme haddimizden...

Neyse sen, ben, o, herkes kendi rolünü oynuyor ve herkes kendi rolünden sorumlu... Sen oynamazsan kimse yerine gelip oynamayacak, o rol senin... Ya iyi ya kötü oynayacaksın... Ama sen oynayacaksın! Kimin izlediğinin de bi önemi yok, filmin imbd'den kaç puan aldığının da, hatta yönetmenliğini kimin yaptığının da...
E bunca şeye sahipken, beklenti belliyken ve sadece oynamak yeterliyken, senden tek isteneni bi zahmet yapacaksın: rolünü oynayacaksın! Sette zaten yeterince her şey zor, bi de sen kalkıp rolüne isyan etmeyeceksin! Rolünü üstlenip elinden geleni yapıp filmin tadını çıkaracaksın!...
Arada bir mısır patlatıp söylece seyredalacaksin...
Bazen kendi rolünü de izleyeceksin ki, nerde iyi nerde kötü oynadığını bilip eksiklerini düzeltesin... Ne de olsa hiçbirimiz oyuncu olarak doğmadık ama bir filme büyüyeceğimiz için daha en başından bunun için eğitildik. İyi oynamak oyuncuya bırakıldığı için herkes kendi rolünden sorumlu. E bu kadar düşük bütçeyle zor şartlar altında emek verilen bi filmde, kurgunun çok iyi olması ve bir gün çok izleneceği hayali ile milyarlarca insan rol çalarken, sen bi zahmet elindeki rolün hakkını vereceksin!...
Öyle zor deyip kaçmak yok, hadi sete!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk ve Felsefe

Çocuklar, "şeyler hakkında farklı düşünme biçimlerine" yetişkinlerden daha açıktırlar. Yetişkinler, düşünmeyi farklı şekillerde deneyimlemeyi çok zor bulabilir. Ayrıca, yetişkinlerin alternatif düşünce tarzlarına yatkın olma olasılığı daha azdır. Bunun nedeni, biz yetişkinlerin erken yaşta kazandığı kalıp yargılardır. Bunlar kendi içimizde sorgulanıp doğru değerlendirilmediği sürece de yargı olarak kalırlar. Bu nedenle, erken yaşta çocukların "felsefe" ile, "felsefe yapma"ile tanıştırılmaları önemlidir. Her şeyden önce felsefe, çocukları bağımsız düşünürler olmaya ve kendileri için cevap aramaya teşvik eder. Bu açıdan Çocuklar İçin Felsefe,  çocukların merak duygusunu geliştirerek büyük bir fırsat sunmaktadır; büyük sorular sorma ve bağımsız düşünebilme yeteneklerini geliştirme... Felsefe, çocuğun zaten var olan merak duygusunu harekete geçirir ve geliştirir. Bir çocukta derin bir hayretle şaşkınlık, öğrenme için hayat boyu sürecek bir tutkuya y...

Stoacı Romalı filozofların öğretileri, depresyon konusunda bize yardımcı olabilir!

Depresyon günümüzde yükselişte. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen bir çalışma, depresyonun on yıl gibi kısa bir sürede yüzde 20 oranında artış gösterdiği yönünde. Ben bir üniversitede çalışıyorum. Bazılarıburanın keyifli ve enerjik bir yer olduğunu düşüyor olabilir; ama öyle değil, yorgunluk ve tükenmişlik artmış gibi duruyor. Hatta ben bile bu ortamda bulunmaktan zaman zaman sıkılabiliyorum. Eskiçağ felsefesi okumuş ve Stoacılık üzerine araştırmalar yapmış biri olarak, Roma imparatoru, Stoacı Marcus Aurelius ve eski bir köle olan Stoacı felsefe hocası Epiktetos ile teselli buluyorum. Bu eski düşünürlerin depresyonla mücadele konusundaki önerileri neydi peki? Elbette profesyoneller tarafından tedavi edilmesi gereken ciddi sağlık meselelerini buraya eklemek zorunda kalırsam, hepimizin ara sıra hissedebileceği sıradan bir tükenmişlik sendromundan ve depresyondan farklı bir konu konuşuyor olurduk. Stoacılık nedir? Stoacılık evrenin doğal varoluşuyla bütünlük içinde yaş...

Çocuklar İçin Felsefe (P4C): “ BeN Ve Sen Güzelce Tartışıp Anlaşıyoruz”

Çocuklarla Felsefe oturumlarında kullanmak üzere bir sloganım var: “ B e N V e S en G üzelce T artışıp A nlaşıyoruz” Çocuklara bu slogandaki belirgin yazılan harflerin birer şifre olduğunu ve her şifrenin başka bir kapıyı açtığını anlatıyorum. Bu şifreler, Çocuklar İçin Felsefe oturumlarını yürütmenin olmazsa olmaz anahtarları… Bir şey okuduklarında, dinlediklerinde veya izlediklerinde bu harflerden birini veya çoğunu kullanmayı deneyerek aslında felsefe yapmayı deneyimlemiş oluyorlar. B :        Bu ne anlama geliyor? : Problem nedir? N:       Neden? Ne sebeple? Sebebi “haklı sebep” yapan nedir? V:       Varsayımlar / Neyi varsayabiliriz? / Gördüklerimiz, düşündüklerimiz, söylediklerimiz,            tartıştıklarımız varsayımlarımızı nasıl etkiliyor? S:         Sonuçlar / Çıkarabileceğimiz “sonuçlar” nelerdir? G:...