Ana içeriğe atla

Hani hepimiz insandık sadece?!


Korku toplumlarının kaderi: "Korku ve sinmişlik"le ancak daha kötüsü başa gelir. Geliyor, gelecektir... Daha iyi günler olacak, sanıyorsak yanılıyoruz. Korku, korkuyu yaratmaktan başka bir işe yaramaz çünkü...

Yaratılmak istenen korkuya direnin, çekilmeyin, sözünüzü esirgemeyin... Kardeşçe, insanca yaşamanın çekinilecek bir tarafı yok!  Hele bugün yaşamadıktan sonra yarın, "bugün de ölmedik" demenin bi anlamı yok!

Hani hepimiz insandık, hepimizin farklılıkları vardı, biri öyleydi, biri şöyle, ne fark ederdi, insandık... Komşumuz tuz istemeye gelirdi, biz sadece tuz verirdik; sorar mıydık bu kimdir, necidir, napar diye... Yan mahallede rumlar, ermeniler, öbür tarafta lazlar çerkezler, öte yanda kürtler vardı, ne fark ederdi; aynı sokakta topumuzu paylaşırdık; sorar mıydık sen kimsin ona göre top veririm diye... Seversek severdik, sevmezsek sevmezdik... Ama kimse "her kim" olduğu için değil "insan" olduğu için orada değil miydi ? Hepsi farklıydı, hepimiz farklıyız, e zaten farklı da olalım bi zahmet... Farklılıklar bir arada olunca güzel değil miydi? Bir insanı sadece o olduğu için, sadece top oynadığın için sevmez miydin? Yani sadece paylasabildigin bir top ya da bir tuz kadar insan değil miydik?
Ne zaman ki birileri ben'i sen'den ayırdı, ne zaman ki biz'i biz'den ayırdı; o zamandan beri hep eksilmedik mi? Hep ayrışmadık mı? Ne zaman kaybettik insan olmayı, insanca yaşamayı? ... Ya korkmayı, bunu hangi ara becerdik? Birileri üstümüze bomba yağdırınca mı, ne olduğunu bilmediğimiz ve kendimizce anlamlandırmayı da beceremeyip her söyleme inandığımızda mı, aciz hissettiğimizde mi, "yapacak bir şey yok" dediğimizde mi, "çok şükür ölmedik" dediğimiz an mı ? Biz insan olmayı ne zaman kaybettik ve neden ? Bi soralım kendimize... Bi bakalım tekrar yüreklerimize... Biz komşusuna tuz veren komşulardık... Tuz'umuz ne zaman kurudu??!! Topumuzu kim patlattı ki oynayamaz olduk!!

Şimdi hepimizin çocuk olma vaktidir. O çocuklar kadar "kim" demeden sadece "o da çocuk" olduğu için top oynayan,  ama bi o kadar cesur ve yürekli!... Ya da sadece bir komşu; evinde tuz kalmamış ben vereyim diyebildiğimiz... Öylece verdiğimiz... Kimdi, diye sormadan...
Şimdi bence 5 dakikalık "insan olmayı anma/yeniden hatırlama" duruşuna geçelim... 5 dakika... Bir bomba da kendi içimizde patlatalım; patlatalım ki alevlensin insan yanımız... Hatalarımızla, farklılıklarımızla, değişik huylarımızla, çeşit çeşit duygularımızla, farklı inanışlarımızla, oyumuzla buyumuzla insanız işte; herkes herkesi sevmek zorunda değil ama saygı duymak zorunda... Herkes farklı güler, farklı ağlar; farkında mısın? Neden öyle güldün, neden öyle ağladın der misin?

Kendi içinde bu bombayı patlat ki, o cesur insan yanın ortaya bi çıksın, ne sen yan ne de daha fazla can yansın...

Korkma! Korktukça sıra sana gelecek!

Not: 90'larda "susma sustukça sıra sana gelecek"ti; bari bunu kaçırma...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk ve Felsefe

Çocuklar, "şeyler hakkında farklı düşünme biçimlerine" yetişkinlerden daha açıktırlar. Yetişkinler, düşünmeyi farklı şekillerde deneyimlemeyi çok zor bulabilir. Ayrıca, yetişkinlerin alternatif düşünce tarzlarına yatkın olma olasılığı daha azdır. Bunun nedeni, biz yetişkinlerin erken yaşta kazandığı kalıp yargılardır. Bunlar kendi içimizde sorgulanıp doğru değerlendirilmediği sürece de yargı olarak kalırlar. Bu nedenle, erken yaşta çocukların "felsefe" ile, "felsefe yapma"ile tanıştırılmaları önemlidir. Her şeyden önce felsefe, çocukları bağımsız düşünürler olmaya ve kendileri için cevap aramaya teşvik eder. Bu açıdan Çocuklar İçin Felsefe,  çocukların merak duygusunu geliştirerek büyük bir fırsat sunmaktadır; büyük sorular sorma ve bağımsız düşünebilme yeteneklerini geliştirme... Felsefe, çocuğun zaten var olan merak duygusunu harekete geçirir ve geliştirir. Bir çocukta derin bir hayretle şaşkınlık, öğrenme için hayat boyu sürecek bir tutkuya y...

Stoacı Romalı filozofların öğretileri, depresyon konusunda bize yardımcı olabilir!

Depresyon günümüzde yükselişte. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen bir çalışma, depresyonun on yıl gibi kısa bir sürede yüzde 20 oranında artış gösterdiği yönünde. Ben bir üniversitede çalışıyorum. Bazılarıburanın keyifli ve enerjik bir yer olduğunu düşüyor olabilir; ama öyle değil, yorgunluk ve tükenmişlik artmış gibi duruyor. Hatta ben bile bu ortamda bulunmaktan zaman zaman sıkılabiliyorum. Eskiçağ felsefesi okumuş ve Stoacılık üzerine araştırmalar yapmış biri olarak, Roma imparatoru, Stoacı Marcus Aurelius ve eski bir köle olan Stoacı felsefe hocası Epiktetos ile teselli buluyorum. Bu eski düşünürlerin depresyonla mücadele konusundaki önerileri neydi peki? Elbette profesyoneller tarafından tedavi edilmesi gereken ciddi sağlık meselelerini buraya eklemek zorunda kalırsam, hepimizin ara sıra hissedebileceği sıradan bir tükenmişlik sendromundan ve depresyondan farklı bir konu konuşuyor olurduk. Stoacılık nedir? Stoacılık evrenin doğal varoluşuyla bütünlük içinde yaş...

Çocuklar İçin Felsefe (P4C): “ BeN Ve Sen Güzelce Tartışıp Anlaşıyoruz”

Çocuklarla Felsefe oturumlarında kullanmak üzere bir sloganım var: “ B e N V e S en G üzelce T artışıp A nlaşıyoruz” Çocuklara bu slogandaki belirgin yazılan harflerin birer şifre olduğunu ve her şifrenin başka bir kapıyı açtığını anlatıyorum. Bu şifreler, Çocuklar İçin Felsefe oturumlarını yürütmenin olmazsa olmaz anahtarları… Bir şey okuduklarında, dinlediklerinde veya izlediklerinde bu harflerden birini veya çoğunu kullanmayı deneyerek aslında felsefe yapmayı deneyimlemiş oluyorlar. B :        Bu ne anlama geliyor? : Problem nedir? N:       Neden? Ne sebeple? Sebebi “haklı sebep” yapan nedir? V:       Varsayımlar / Neyi varsayabiliriz? / Gördüklerimiz, düşündüklerimiz, söylediklerimiz,            tartıştıklarımız varsayımlarımızı nasıl etkiliyor? S:         Sonuçlar / Çıkarabileceğimiz “sonuçlar” nelerdir? G:...